Maaşla çalışarak 35 yaşında nasıl milyoner oldum röportaj serimizin 2. bölümüne kaldığımız yerden devam ediyoruz. İyi tasarruf ve akıllı yatırımla finansal bağımsızlık, ekonomik özgürlük ve erken emeklilik nasıl elde edilirin yanıtlarını birlikte arayalım:
Yazı İçeriği
- Yüzde 50 tasarruf oranı kuralı
- Etkili tasarruf için sadece biriktirmek değil daha çok kazanmak!
- Çeviriden, tamirat işlerine ek gelir imkanları…
- Tüketirken tükenme…
- Nelerden tasarruf edebiliriz?
- Ev, araba almak finansal bağımsızlık hedefinizi öteler…
- Dışarıda yemek uzun vadede tam bir bütçe canavarı
- Araba alan, dert alır
- Mutsuz insan tasarruf yapamaz!
- Milyoner olmak için nasıl yatırım yapmalı?
Yüzde 50 tasarruf oranı kuralı
ParaIsleri.com: Peki finansal bağımsızlık için tasarrufa dönelim tekrar. Yüzde 50 kuralınızı bunca yıl hep uyguladınız mı?
Bay KaptanKazanç: Her ay, her sene 50% olmadı tabii. Nihayetinde ben de insanım, robot değil! 😀 Ama ortalamaya baktığımda standart sapma çok düşük olmuş.
Düzenli kayıt tutmanın faydası işte, size geriye dönüp 23 yıllık tasarruf oranı ortalamamı söyleyebiliyorum: yüzde 49. Tasarruf oranım, finansal bağımsızlık yolunda doğru gidip gitmediğimi gösteren bir pusula benim için.
ParaIsleri.com: Yüzde 1 sapma, sapma sayılmaz!😄
Bay KaptanKazanç: Fena değil diyelim. Nazar olsun.
Etkili tasarruf için sadece biriktirmek değil daha çok kazanmak!
ParaIsleri.com: Bizce muhteşem bir tasarruf oranı. Hakikaten nasıl başardınız bunu?
Bay KaptanKazanç: Okuyanlar eminim diyordu ki adam ölümüne cimridir kesin, onun yaşadığı hayat da hayat değildir be kardeşim. Yok sevgili okur kardeşim, inanın cimri değilim. Gerçi olan da cimriyim demez ama ben gerçekten değilim.
Birkaç kritik nokta benim tasarruf oranımı yüksek tutmamı sağladı. Sizi ters köşeye yatırarak başlayayım. Tasarrufun bence bir numaralı kuralı az harcamak değil çok kazanmaktır!
Ben hayatımın hiçbir döneminde sadece maaş gelirime bel bağlamadım. Ama az ama çok hep başka bir şeyden para kazandım maaşımın yanı sıra.
Mesela matematik dersi verir, ödev yapardım üniversitedeyken. Burslu okudum iyi bir üniversitede. Güzel bir ders, ödev pazarı vardı. Benim gibi ders veren arkadaşlarım mezun olup işe girince şak diye bıraktı bu özel ders olayını. Kardeşim tamam elin ekmek tutmaya başladı, “sigortalı” bir işe girdin. Ama bak mis gibi para kazanıyordun derslerden. Ben o ders verme olayına mesela uzun yıllar devam ettim. İşyerinde müdür olunca artık ayıp olur diye bırakmıştım.
Çeviriden, tamirat işlerine ek gelir imkanları…
Başka mesela, İngilizce çeviriler yaptım… Kişilik meselesi de tabii. Ben boş oturamam asla. Üç sene kadar yurtdışında çalıştım, Londra’da.
Ooo pound’la ne güzel para biriktirmişsindir demeyin. Londra çok pahalı, maaş belli. Değil tasarruf yapmak, neredeyse üstüne cebimden para harcamaya başladım.
Ne yaptım? Elim yatkındır tamirat işlerime, gittim bir matkapla alet çantası satın aldım. Sağdaki soldaki tadilat işlerini yaptım haftasonları…
Bizde bu tür işleri yapmak biraz hor görülür. Ben hiç gocunmadım. Hatta keyif aldım, elle bir şeyler ürettiğim için. İçimdeki mühendisi biraz tatmin ettim belki de. Bu arada bu sayede çok fazla insan tanıdım, bana müthiş tecrübe de oldu.
Ama bu şu demek değil. Özel hayatımı sekteye uğratacak kadar bu yan işlere hiç önem vermedim. Kendi özel hayatım, sevdiğim insanların hayatı benim için çok kıymetli. Zaten para kazanmak, tasarruf yapmak için kendini ve sevdiklerini unutup, ihmal ediyorsan o paranın bir değeri, bereketi olmaz.
Tüketirken tükenme…
Gelelim para biriktirmede ikinci altın kurala. Bu işin en bilinen kısmı, az harcamak! 🙂
Yine yanlış anlaşılmayayım, kendi isteklerimden, zevklerinden tamamen ödün verecek şekilde az para harcamadım. Ben güzel giyinmeyi, hayatımda kaliteli unsurlar olmasını çok severim. Bunlar beni mutlu eder. Bunları hayatımdan çıkarmadım. Mesela güzel bir cekete parayı kıyarım. Ama şunu yapmam gidip de 10 tane ceket almam. İyisini almakla israf çok uzak kavramlar. İsraftan hep kaçınmaya çalıştım.
Ben biraz da azla yetinen, az olsun kaliteli olsun diyen biri olduğum için bir şey alırken hep araştırdım. Kaliteli mala, iyi para ödedim. Çok olsun, kırmızısı da olsun mavisi de şusu da busu da diye alış verişe çok para dökmedim. Bu arada çok güzel tatillere de çıktım. Dünyayı gezdim. Ama hep ölçülü oldum harcamalarımda. Bir ay çok harcadıysam, iki üç dört artık kaç ay gerektiriyorsa o kadar ay daha dikkatli harcarım.
İnsanın kariyeri ilerledikçe, geliri arttıkça tasarrufları aslında azalmaya başlıyor garip bir şekilde. Murphy kuralı bir nevi. Çok kazanınca insan oturduğu eve, tatile şuna buna para harcarken gözü görmüyor galiba. Oturabileceğim en iyi evde hiç oturmadım, kullanabileceğim en iyi arabayı hiç almadım, çocuğumu gönderebileceğim en iyi okula hiç göndermedim.
“En iyi” sonu olmayan bir kavram çünkü. Kime göre, neye göre? İzafi yani göreceli. Eş, dost, akraba çevresi çok gaza getirir insanı. Bu gaza aldanmamak lazım. Sırf eniştesi, arkadaşı, bilmem nesi araba değiştiriyor diye gidip arabasını değiştiren arkadaşlarım oldu. Ya da banka kredisi çekip tatile giden…
Kimseyi eleştirmek benim haddime düşmez. Ben sadece kendimi zora sokacak büyük meblağlı harcamalar yaparken çok dikkat ettim demeye çalışıyorum. Kendimi, gelirimi, hayat standardımı zorlayacak, beni bunaltacak hiçbir borcun da yatırımın da altına girmedim.
Nelerden tasarruf edebiliriz?
ParaIsleri.com: Tasarruf olayına tersinden bakalım biraz da. Kontrol altına almakta zorlandığınız harcamalarınız hangileri?
Bay KaptanKazanç: Güzel sordunuz. Ben de kendimden değil, genelden başlayarak yanıtlayayım. Sonra topu kendime çeviririm. 😄
TÜİK’in resmi rakamlarına göre Türkiye’deki bir hanenin gelirinin yaklaşık 25%’i barınmaya gidiyor. Bunu ister kira olarak düşünün isterseniz ev satın aldığınızda o ev parasının fırsat maliyeti olarak düşünün. Yani o parayı topluca ev almaya yönlendirmeseydiniz o parayla yapacağınız yatırımın alternatif getirisi. Hele ki evi krediyle aldıysanız bir de ödediğiniz faizi düşünün.
Özetle ev en büyük harcama kalemi. Eğer ananızın babanızın evinde oturmuyorsanız tabii… Ki benim babam işçi emeklisi, annem ev kadını. Öyle bir lüksüm olmadı. Ev için yapacağınız harcamayı ne kadar azaltabiliyorsanız, tasarrufun kralını orada yapmaya başlıyorsunuz.
Yukarıda bunu anlatmaya çalıştım aslında. Oturabileceğiniz en iyi evde oturuyorsanız, zaten tasarruf hacminizi baştan ciddi şekilde azaltıyorsunuz demektir.
Misal, 3 bin lira aylık net maaşınız var. Karı koca çalışıyorsunuz. Eşiniz de bir o kadar kazanıyor. Eve net 6 bin lira para giriyor. Allah bereket versin. Ama gidip de 3 bin liralık ev kiralarsanız tasarruf yapma şansınızı zaten baştan öldürürsünüz. Sonra elektriği az kullan, Netflix’e abone olma, suyu idareli kullan… Tamam bunlarla da biriktirirsiniz ama aslan payı zaten gitti, geçmiş olsun.
Kendimden örnek vereyim. Bahsettim, uzman yardımcısı olarak başladım çalışmaya. Uzmanken evlenene dek kendi evime çıkmadım. O sırada ailemde İstanbul’a yerleşmişti. Ki bence hataymış. İnsanın yalnız yaşaması olgunlaşması açısından büyük fırsat. Ama az maaş kazanırken ailemle yaşayıp kira falan ödememek para biriktirmek için altın fırsat.
Yoksa şöyle bir sıkıntı var, paranın akışının doğasıyla ilgili. İnsan gençken yani kariyerinin başındayken yapmak istediği, almak istediği çok şey oluyor. Doğal olarak.
Ama bir yandan da geliri az. Az kazanırken çok harcama girdabına bir düşerseniz, zaten tasarruf ve yatırımı unutun. Orta yaşlara kredi kartı, kredi borcuyla girersiniz. Bu bence milyoner olma yolundaki en büyük hatalardan biri.
Ev, araba almak finansal bağımsızlık hedefinizi öteler…
Çalışma hayatına başlayıp da elinize düzenli aylık para geçtiğinde özellikle ev, araba gibi büyük kalem harcamalarında dikkatli olmakta fayda var. Yukarıdaki örneğe dönelim 6 bin lira kazanan karı kocanın yerinde olsam aylık gelirimin 25%’sinden fazlasını eve harcamazdım. En azından Türkiye ortalamasının üstüne çıkmamış olurlar.
Ben ne yaptım peki? Dediğim gibi uzman yardımcılığımdan evlendiğim tarihe yani uzman olduğum döneme kadar ailemle yaşadım. Bu bana az kazanırken kira gibi bir kaleme çok para harcamama lüksü verdi. Sonraki dönemlerde de barınma için aylık gelirimin 15%’inden fazlasını harcamamaya özen gösterdim.
Bunu nasıl yaptım? Evle ilgili olarak neyden feragat edip edemeyeceğime karar verdim. Mesela ben Tokatlı’yım. Küçük bir şehir Tokat. Bizim hayatımızda trafik diye bir olay yoktu. Bu İstanbul trafiğine de yıllardır içinde yaşıyor olmama rağmen alışamadım gitti.
Bu nedenle de işle ev arasının uzak olmamasını hedefledim. İşime yakın yerden ev tuttum. Ofislere yakın muhitlerde kiralar genellikle yüksek oluyor. Bunu dengelemek için de normalde oturmak istediğimden biraz daha eski ve küçük evlerde oturdum. Trafikte saatler geçireceğime daha küçük evde kaldım. Hem işe yakın olsun, hem yeni olsun, hem geniş olsun demedim…
Tüm “hem”ler bir arada olursa tasarruf olmaz.
Ev, bütçede en büyük kalem olduğu için burada yapacağınız tasarrufların finansal bağımsızlık üzerinde etkisi gerçekten muazzam oluyor.
ParaIsleri.com: Peki yine TÜİK rakamlarına dönelim. En büyük harcama, dolayısıyla para biriktirme kalemi kira daha doğrusu barınma dediniz. Paramızın yaklaşık dörtte birini harcadığımız kalem. Ya diğer kalemler?
Bay KaptanKazanç: Ülkece paramızı en çok harcadığımız ikinci kalem gıda. Harcamalarımızın yaklaşık %20’si. Allah’tan ben yemek yapmayı çok seven, damağına düşkün biriyim. Dışarıda güzel yemek yiyecek alternatif bana sorarsanız çok fazla değil. Bu nedenle evde yemek yapmayı ve yemeyi çok severim. Ki eşim de çok şükür bu şekilde.
Bu bize yıllar içinde müthiş bir para biriktirme imkânı verdi. Çok nadiren hazır yemek yeriz. Eğer dışarıda yemeyi, gezmeyi seviyorsanız yandınız! Çünkü bunu seven insan bunu keserse mutsuz olur.
Tasarruf nasıl yapılır? Tasarruf gelirini, giderini mantıklı bir şekilde analiz ederek, istikrarlı ve disiplinli olarak olur. Ama bunları yaparken mutsuz oluyorsanız yanlış yoldasınız demektir. Çünkü insan mutsuzluğa uzun süre katlanamaz. İstediğiniz kadar disiplin deyin, uzun vadeli düşünme deyin, finansal bağımsızlık deyin… Sürdüremezsiniz.
Eğer dışarıda yemek sizi mutlu ediyorsa bunu yapacaksınız kardeşim. Ya da seni o kadar etmez eşini ediyordur, gidip o yemeği eşinle dışarıda yiyeceksin arkadaş. Ha şunu yapabilirsin ayda 5 kere gittiğini hesaplamışsındır, bunu 2-3 yapmaya çalışırsın. Her çıktığında 200 lira harcadığını tespit etmişsindir, bunu 100’e 150’ye düşürmeye bakarsın.
Aklıma şöyle bir anı geldi. Yıllar önce uzun bir süreden sonra güzel bir yerde yemeğe gittik ailecek. Menüye bakıyoruz. Kızım o zamanlar 10 yaşında. Hamburger istiyor, fiyatına baktı. “Baba ya dedi bir hamburger 5 haftalık harçlığım, olur mu böyle şey!” dedi. Demek ki o farkındalığı tüm aileye işlemişim! 😄
Araba alan, dert alır
TÜİK’teki üçüncü büyük kalem ulaşım… Aslında ev gibi bir diğer bütçe kara deliği de bu. Finansal bağımsızlık düşmanı desem yeridir. Özellikle de arabanız varsa. Nenemin bir lafı vardı. Araba sahibi olmak ikinci bir ev geçindirmek gibidir diye. Araba, enflasyonist dönemlerde fiyatı arttığı için bizde bazen yatırım gibi de görülür.
Güzel kardeşim, canımın içi araba yatırım değil batırımdır. Kaskosu, trafik sigortası, yakıtı, bakımı, onarımı zaten müthiş bir harcama. Ama esas arabaya yatırdığın toplu paranın alternatif fırsat maliyeti dünyalar tutar.
Bu sebeple ev konusundaki önerim burada da geçerli. Binebileceğin en iyi arabaya binme! Bizde arabayla hava atmak pek sevilir. Sen bu tuzağa düşme. Arabaya çok para yatırma. Eğer yaşadığın yerin toplu taşıması iyiyse, hiç alma hatta. O parayı tasarruf et, yatırıma yönlendir. Araba kapının önünde yatarken, sen evde uyurken o ayırdığın para çalışsın.
Ama şunu da söyleyeyim, eğer araba senin için çok önemliyse, seni mutlu edecekse ölümüne; git al o arabayı. Ama o zaman o parayı başka yerden tasarruf et. Aslında tasarrufun, daha doğrusu sürdürülebilir uzun vadeli tasarrufun can alıcı noktası bence bu. Dengeli olmak!
Mutsuz insan tasarruf yapamaz!
Az önce de söyledim. Mutsuz insan uzun soluklu ne para biriktirebilir ne yatırım yapabilir ne de finansal bağımsızlık hedefine ulaşabilir. Eğer tasarruf edicem, para biriktiricem derken mutsuz oluyorsan geçmiş olsun. Zaten o tasarruftan hayır gelmez. Seni mutlu edecek şeylere para harca. Ama o zaman git başka şeylerden tasarruf et ki, dengen şaşmasın.
Yine kendime döneyim. Ben ev ve araba konusunda her zaman ihtiyatlı davrandım. Bana müthiş tasarruf fırsatı verdi. Ama o fedakarlıklar beni mutsuz etmedi. Çünkü gerçekten istediğim, daha çok istediğim şeylere para harcadım.
Mesela okumayı, film seyretmeyi, müzik dinlemeyi, spor yapmayı çok severim. En güzel kitapları gerekiyorsa yurtdışından getirtip alıyorum. Düzenli sinemaya, konserlere giderim. Hatta şöyle ki sadece çok istediğim bir konser için yurtdışına gittim. Demem o ki tasarruf ve yatırım arasında hayati bir köprü varsa o da mutluluk.
Milyoner olmak için nasıl yatırım yapmalı?
ParaIsleri.com: Peki gelelim köprünün diğer ayağına, yatırım kısmına?
Bay KaptanKazanç: Bu konuda ben iyi bir örnek değilim, benden finansal bağımsızlık önerisi alın. Yatırım tavsiyesi almayın bence! 😄
Bilimsel araştırmalar da gösteriyor ki bireysel yatırımcı için “day trader” dedikleri günlük al, sat işi yapmak uzun vadede genellikle para kaybettiriyor. Ben zaten yapı gereği de sürekli bunu yapabilecek bir adam değilim.
Zaten yoğun çalışıyorum, ailemle zaman geçirmeyi de seviyorum. Bir yandan yatıp kalkıp piyasaları takip edemem. Portföyüm bile ne oldu diye her gün asla bakmam. Öyle yaparsam ben portföyü değil o beni yönetmeye başlar.
Yatırım açısından genellikle ana trendleri yakalamaya çalışıyorum. Uzun vadeli işlem yapmaya çalışıyorum. Her ay düzenli tasarrufumdan gelen parayla da düzenli yatırım yapıp ortalama maliyetlerimi düşürüyorum.
Nasıl milyoner oldum röportajımızın 2. bölümü burada bitiyor. Çok yakında 3. ve son bölümü sizlerle paylaşacağız!
Henüz okumadıysanız, 35 yaşında ve maaşlı çalışarak nasıl milyoner oldum röportajımızın ilk bölümünü de tavsiye ediyoruz.
Nasıl milyoner oldum – Bölüm 3 ise üçüncü ve son bölüm.